20 Eylül 2012 Perşembe

Padişahım çok yaşa...

İyi yürekli vezir yoksul ve muhtaçlara devlet hazinesinden borç para veriyor, borç alanlar “Bunu ne zaman ödeyeceğiz?” diye sorduklarında “Padişahımız ölünce ödersiniz!” şeklinde cevap veriyormuş. Bu duruma şahit olan bir adam bir gün padişaha “Efendimiz! Sizin veziriniz devletin hazinesinden muhtaçlar borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyor. Demek ki niyeti kötü, sizin bir an önce ölmenizi istiyor, siz ölünce de paraları zimmetine geçirecek!” diye veziri gammazlar. Bu gammazlık üzerine padişahın vezirine karşı kalbi bozuldu. Kendisini huzuruna çağırıp söylenenlerin doğruluk derecesini ve maksadının ne olduğunu sorar. Vezir sıradan bir vezir değildir. Görevinin dışında bir takım incelikleri biliyor ve yerinde bunlardan faydalanıyordu. Padişahı yatıştıran ve yüreğini hafifleten şu açıklamada bulundu: “Padişahım söylenen doğrudur. Ben hazineden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyorum. Fakat bunu sizin ölmenizi değil, tam tersine çok yaşamanızı istediğim için yapıyorum. Bilirsiniz ki, her borçluya borcunun vadesi kısa gelir; vade dolmasın diye bakar, bunun için dua eder. Bu demektir ki, borçlarını siz ölünce verecek olanlar borçlarının vadesi dolmasın diye sizin ölmemeniz için dua edeceklerdir. Benim de maksadım ömrünüzün uzunluğu, sağlık ve afiyetinizdir.”


Menfaatçisin la dünya...

1 Ocak 2012 Pazar

Yılbaşı Notları


_2012cigim hoşgeldin. Bak kardeşim, biliorum seni cok iyi karsılıyor dünya, kendilerince eglenip senin herkes icin mutlu bir yıl olmanı diliyorlar. Ama senden öncekilerden hangisi dünyanın gitgide daha kötü olmmasını engelleyebildi ki? Suc sende degil seni sevendeeee... Nabeeeeerrrrrr ?

çiçek abbas 2012
_şerefsiz noel baba, bir daha bizim mahalledekilere erkenden gel... Sana yerlerini belli etmek icin vurdular havai fisegin gözüne, mevzide miyim yatakta mıyım anlayamadım... Uyku muyku kalmadı yav...2012ye uykusuz girdim senin yüzünden, bide nasıl başlarsa öyle gider diolar, naneyi yedik valla...

Bir daha bu millete biraz insaf ve biraz da insan sevgisi getir. Yılbası icin har vurup harman savurmak yerine iki garibanı doyursalar, bir sokak cocuguna mont, üsüyen bir aileye iki torba kömür verseler dünya gercekten yeni yılda daha yasanır bir yer olur...

_keşan müftüsünü yalanlıyorum. Hayır noel baba gercek. Arastırdım ve gördüm ki o zat dünyanın ilk palyancosudur...

_yılbaşını kutlayan ve kuylamayanın durumu:

31 aralık cumartesi:
-kutlamayan: evindedir, uyur, oturur, kitap okur, işini halleder, gezer, hava alır, sinemaya gider vs.
-kutlayan: evindedir, ama alışveriş yapması lazımdır akşama, hindi pişti mi, içkiler hazır mı, kuruyemişler, kıyafetler, yılbaşı biletim nerede? off işim vardı o da yetişmicek

01 ocak pazar:
-kutlamayan: evindedir, uyur, oturur, kitap okur, işini halleder, gezer, hava alır, sinemaya gider vs. pazarın keyfini çıkarır
-kutlayan: off anam başım çatlıyo, çok mu içtik ne? offf şu pisliğe bak kim temizlicek şimdi? anasını satim ne vardı bu kadar dağıtacak ya? -canı çıkar-

bir gün öncesi ve sonrası... tek fark yılın değişmesi. ne var bu kadar abartcak anlamıyorum...

_bu güzel gecenin şerefine kaldıralım gel kadehleri

dolduralım bardaklarımızı tasana kadar şarapla
içelim, sarhoş olalım bu gece gel,
unutalım ne varsa, dertti kederdi
atalım gitsin hepsini bir kenara
koyverelim dünyayı
gel dolduralım bardaklarımızı aşk şarabıyla
gel kaldıralım kadehlerimiz tozlanası raflara
bu güzel gecenin hatrına
'aşk ile gel imdi Allah diyelim
derd ile göz yaş ile ah edelim...'

8 Kasım 2010 Pazartesi

oynamak istemiyorum


artık oynamak isremiyorum seninle...
bıktım hep bu yalansı gülüşlerinden
neden bi kere olsun benim gibi sen de ağlamıyorsun? ? ?
neden gülücükleri gözyaşlarından yağmurlar yağmıyor? ? ?
yoksa sen...seni sevdiğim kadar...sevmiyor musun beni? ? ?

artık oynamak istemiyorum seninle...
geri ver sana taktığım bütün isimleri
geri ver ellerinde unuttuğum tüm kırılmışlıkları
o yalancı saçlarında hissettim 'annem’siliği...
üşümeyesin diye ördüğüm hırkayı da ver geri...
titreyen duygularıma saracağım onu...

artık oynamak istemiyorum seninle...
bakma öyle donuk donuk gözlerimin en derin yerlerine
salıver bakışlarını gökyüzünün maviliğine
şimdi sen de dönüver sırtını bana
gösterme karşı koyamadığım o yapmacık güzelliğini...

artık oynamak istemiyorum seninle...
bitsin artık bu saklambaç
sobelesin artık beni içime hapsettiğim yalnızlıklarım
bağlasınlar gözlerimi körebeler misali
görmek istemiyorum artık
ne seni...ne de beni korkutan bu dünyayı
görmek istemiyorum artık savaşta kalmış çocukları...

artık oynamak istemiyorum seninle...
şimdi yalnız kalmak istiyorum
susmak istiyorum uzun ve göz bebeklerin kadar karanlık...
ben annemin kucağında uyumak istiyorum artık...hiç büyümemecesine...
gitmek istiyorum...yalancı sevgilerin olmadığı bir yere....

28 Eylül 2010 Salı

Gül bahçesinde gül olamasak da...


Sadi Gülistan’ında der ki: “Bir tümseğin üzerinde otla bağlanmış birkaç demet taze gül gördüm. ‘Bu değersiz ot ne oluyor ki gül ile birlikte bulunuyor?’ dedim.

Ot ağladı ve şöyle dedi: ‘Sus! Kerem sahipleri arkadaşlığı unutur mu! Her ne kadar güzelliğim, rengim, kokum yoksa da nihayet ben de bu güllerin bittiği bahçenin otu değil miyim?’

25 Eylül 2010 Cumartesi

oldur diyorum


açılsa tüm perdeler, görünse günün yüzü
gecenin kucağında sende bulsam gündüzü
sunduğum aşknağmenin boynu bükük önsözü:
bir kerecik dönüp de bana baksan diyorum
senden gayri herşeyi bende yaksan diyorum...

diz çöktüğüm her yerde ayağının izi var
secdegahım yüzündür, anlımda aşk tozu var
hani derler eskiler, bir kervan yıldızı var
kaybolduğum yollarda birden doğsan diyorum
kapasan yanlış yolu, taşalr yığsan diyorum...

elimde olsa bile gönlünün haritası
bitmek tükenmek bilmez bendenizin hatası
söyle nerde aşkının en kestirme rotası
beni sana götüren yolu buldur diyorum
yahut tuttuğum yolu sende oldur diyorum...

kah dikenler ekmişsin güllerinin dalına
kah kaçıp saklanmışsın kaf dağının ardına
neden hapsettin seni elemin sandığına?
lutfedip kilitleri bir bir kırsan diyorum
kanayan ellerime güller sarsan diyorum

ümidim tükenince düşünce kör kuyuya
çaresizlğim beni çekince bir kuytuya
ışık tutsa hayalin daldırmasa uykuya
gece senle başlayıp senle bitse diyorum
çekinmem sarılırım sinen odsa diyorum...

hep böyle kaçacaksan aşkımdan diyar diyar
geleceğim ardından gücüm yettiği kadar
ecele bırakmasan, ellerinle kurup dar
saçının tek teline beni assan diyorum
son anımda bu sessiz hale sussan diyorum...

s.doğan

22 Eylül 2010 Çarşamba


dargınım, küskünüm, ben gidiyorum
bu yalan dünyayı terkediyorum
içimde umudu tüketiyorum
hayallerim yanıyor, ben üşüyorum...

sahipsiz ses gibi yankılanırım
kangıren oluyor bak yaralarım
kor oldu zihnimde yaşadıklarım
anılar tutuşuyor, ben üşüyorum

kapılar kapalı ışıklar sönmüş
dünümü kaybettim bugünse dünmüş
gönlümde nevbahar kışa bürünmüş
gökte güneş gülüyor, ben üşüyorum

mirasım göz yaşı, kara sayfalar
yalancı bakışlar, dürüst aynalar
apansız tükendi son dakikalar
toprak kucak açıyor ben üşüyorum...

s.d.
2004

5 Mayıs 2010 Çarşamba

bağlantı hatası

bağlantı hatasına takılıyor,
düşlerimden
hayatıma çevirdiğim bütün numaralar...
uyarı sinyalleri kapı dışarı ediyor,
hayatıma girmek isteyen rüyalarımı...
kablolarını koparasım geliyor,
gelmişimi
geçmişime bağlayan
yalnızlık direklerinin...

bırak yağsın yağmurlar,
elektrikleri gitsin tüm şehrin
kapsama alanı dışındayım
bugün
tüm hayallerimin...

23onsıfır9