5 Mayıs 2010 Çarşamba

bağlantı hatası

bağlantı hatasına takılıyor,
düşlerimden
hayatıma çevirdiğim bütün numaralar...
uyarı sinyalleri kapı dışarı ediyor,
hayatıma girmek isteyen rüyalarımı...
kablolarını koparasım geliyor,
gelmişimi
geçmişime bağlayan
yalnızlık direklerinin...

bırak yağsın yağmurlar,
elektrikleri gitsin tüm şehrin
kapsama alanı dışındayım
bugün
tüm hayallerimin...

23onsıfır9

matematiksel insanlık

lisede bir kimya hocam vardı. kulakları çınlasın.

"kimya herşeydir." derdi. ben de kendimce hak verirdim. "madem herşey atomlardan oluşuyor, herşeyin kimyaca bir açıklamsı vardır." derdim. çok da haksız bir tez değildi. ancak bilmediğim bir şey vardı ki, aslında kimyayı kimya yapan matematikti, daha doğrusu aslında "matematik herşeydi."

en basitinden, matematik kavramı olmasa, kimya avagadro sayısı denen şeyi açıklayamayacaktı. 6,02*10^23 tane atomun varlığı bu kadar net ifade edilemeyecekti.

üniversite yıllarında, matematikle aram hiç iyi değildi. üstelik hocalarımız sürekli "bir makine mühendisinin en büyük kozudur matematik. matematik bilmeyen mühendis olamaz, her şeyin ama herşeyin matematiksel bir modeli, bir izahı vardır." derlerdi. sinir olurdum bu söze. yahu bardaktaki çayın, sobanın, otomobilin matematiksel modeli ne demek? otomobili sayılarla , denklemlerle nasıl ifade edeceksin kardeşim? matematikle gerçekten aram yoktu.

2. sınıfta aldığım matematik dersini, 5. senemde vermiştim. mecbur kalmıştım çalışmaya. çalışmıştım, ama artık kafamdaki şey matematiğin sahiden herşey olduğuydu. artık bir matematik kitabı yazmak istiyordum. diferansiyel denklemler beni çok etkilemişti.

hani herşeyin bir matematiksel modeli var demişlerdi ya, işte o modellemeyi yapmaya yarıyordu diferansiyel denklemler. diferansiyel kelime olarak değişim, dönüşüm demekti.

bir diferansiyel denklemde iki farklı parametre sınırı vardı: bağımlı ve bağımsız parametreler. bağımsız parametreler, herhangi bir değeri alabilecek parametrelerdi. bağımlı parametreler ise, bağımsız değişkenlere belirli bir kural eşliğinde bağlanmış, bağımsız parametrenin değerine göre değer kazanan parametrelerdi, yani sonuçtu.

yani diferansiyel denklem denilen şey bir makinaydı aslında. belirli işlemleri olan bir makina. sizin dışardan içine attığınız malzemeye göre bir şeyler veriyordu size.

daha açıklayıcı olması bakımından şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. bir futbol maçı düşünün. sahada iki takım karşılaşıyor. bizim bağımlı değişkenimiz maçın sonucu. peki maçın sonucu nelere bağlı? tabiki bağımsız parametrelere. peki bunlar nedir? sıralayalım:
1)takımların kondüsyonları ve oyuncu kalitesi
2)deplasman
3)hava şartları
4)saha durumu
5)taraftar
6)hakem
7)şike
8)şans
vs.

sıraladığımız parametreler tek başına bağımsız ve ya bir başkaparametreye bağımlı parametrelerdir. ancak hepsi birden asıl ulaşmaya çalıştığımız amaç olan maç sonucu içim bağımsız parametrelerdir. bu bağımsız parametrelerin durumuna göre maç sonucu farklı bir değere olaşacaktır.

otomobile inanmazken, matematiğin bir maçı bile modelleyebileceğii görmüştüm. bu defa yeni bir soru işareti doğuverdi zihnimde. peki ya insan? matematik insanı modellemeye yeter mi?

galiba yeterliydi.en karmaşık sistemlere gücü yeten matematik insanı da modelleyebilirdi.

insan, dünyaya geldiğinde boş bir sayfadır derler. tamamen yanlış bir ifadedir bence. insanı diferansiyel denklemiyle birlikte dünyaya göndermiştir Yaradan. denklem hazırdır ve insan nefes alamaya başladığı andan itibaren bağımsız değişkenler birbir yerine oturmaya başlar.

ebeveynleri insan sevgisini verebilmişlerse insan sevgisnin bağımsız değişkeni +1 değerini alır. insanları tabakalara ayıran, "öteki"lerin varlığına katlanamayan, kendi özgürlüğünü diğer insanalrın özgürlüğünden, kendi nefsini diğer insanların nefsinden üstün gören kişi içinse -1 değerni alacaktır.

Yaratıcı, insan için belki milyonlarca bağımsız değişken sıralamıştır. ancak bunlardan bazıları zamana bağlıdır, ve zamanın belli periyotlarında ihmal edilebilir. örneğin çocuk küçükken yediği yemeği sürekli üstüne dökmesi yada dökmemesi ile değerlendirilebilir.

"hasan hiç üstüne dökmeden yiyor maşallah." . bu cümle hasanın kabiliyetine +1 bir olarak değer kazandıracaktır. ancak yeişkin için yemeği dökmek bir parametre olamayacak kadar küçük bir değere sahip olduğundan, yetişkinler için bu değer ihmal edilebilecektir. ancak yaşlılıkta kendini tekrar ortaya çıkaracaktır.

her neyse, insanı kafamda modellerken belki yüzlerce parametre buldum. sinir parametresi +1, neşe parametresi -1 olan insanlar ailelelerine çok çektiriyorlardı mesela. ya da insan sevgisi +1, temiz kalplilik +1 olanlardı günümüzde en çok üzüntü yaşayanalr. çünkü dünya artık üç kağıtçılığı, menfaatçiliği, yalancılığ, riyakarlığıı +1 olanlarla doluydu.

sonra bu dğerleri toplayıp sonuç elde etmeye çalıştım. gördüm ki bağımsız parametresinin değeri en yüksek olanalr insan olabilmişler. hani evliyalar, efsiyalar, erenler, önderler, liderler, adı onurla oanılar hep bağımsız parametre hanesinde bolca +1 taşıyanlardı. sıradan bir insan için bu değerler git gide düşmekteydi. ancak toplamı 0den büyük olanalr için her zaman bir umut vardı yükselmek için. çünkü insandaki bağımsız parametlerin hemen hemen hepsi akıl denilen bir ana bağımsız değişkene bağlıydı ve akıl parametresinin değerini pozitif tutanlar diğer parametrelerde istediği değeri alabiliyordu. ve toplamı pozitif olan insan kendisi ve çevresi için kendi diferansiyel denkleminin değeri kadar değerli ve yararlı olabiliryordu. hayvanlarda akıl parametresi olmadığından isimleri hayvandı. onların denklemi bunun üzerine kuruluydu. yani sıfırdı genel toplamları.

esfiyalar pozitif bir toplama sahip oluyor demiştik. eşkıyalarsa negetif bir değerlere sahipti. dünyanın bile elinden "illallah" ettiği, yaka silktiği, lanetle andığı kişiler oldukça düşük değerlere sahipti. pozitif yanalrı olsa da bazı özellikleri bu yönlerini gölgede bırakcak kadar negatifti ve bu da genel toplamın sıfırın altında seyretmesi demekti. örneğin hitler'in milliyetçilik değeri pozitif olsada insanclılığı oldukça yüksek negatif bir değere sahip olduğundan, tabiri caizse "akı b..okunu ödemiyor"du.

peki ya bağımlı paametresi 0 olanlar? bunlar dünya için olmasa da asıl sorgulamakta olduğumuz insanlık için varlığı da yokluğu da bir olanlardı. ne bir iyi tarafı ne de kötü tarfaı olan, ot gibi gelip ot gibi giden denilen cinsten varlıkalrdı. hani " bana dokunmayan yılan bin yaşasın." diyenler bunlardı. matematikse sıfır, bir değer manasına gelmiyordu, ancak insanın matematik modelince bunun değeri b..ok makinası demekti. sadece önüne geleni yiyen ve ekosisteme dışkısını salmaktan başka hiç bir görevi üstüne almayanlardı bunlar.

gücümün yettiğince insanın matematik modelini çıkarmıştım. genel toplamı pozitif yüksek değerlere sahip olanalrdı ayette bahsedilen meleklerden üstün zümre. negatiflerse "esfe-li safilin"di. çünkü hayvanların hepsinde genel toplam sıfırdı ve iyi ya da kötü hiç bir şey yapmadan, "bi kötü amelim yok" diyerek cenneti umanlar, hayvan sınıfındandı, akıbetleri Yaratan'ın rahmetine bağlıydı.

elde ettiğim sonuç hoşuma gitmişti. ancak hoşuma gitmeyen bir şey vardı ki, oda bir başka soruydu: ben ne zaman sıfırın üstünü görebilecektim?