bazen küçük bir notanın kuyruğu takılıyor boynuma, gırtlağımı acıtarak, boğazımı yırtarcasına geçiverior nefesimden içime doğru, kendini bilmeyen bir hayalmişçesine. sonra peşinden yeni notalar geçiyor. ve kendimi boğazın kıyısında buluveriyorum.
yüksek bir tepede bir başıma olasım geliyorü hiç durmaksızın o esteyi dinleyiversem, hatta bazen daha kısa olsa da bu şarkı bi kaç kere daha fazladan dinleyebilsem diyorum. rüzgar yüzümü yalayıp geçiversin ama kulaklarıma dokunmasın istiorum. göz kapakalrıma ise olabildiğince kuvvetli çarpsın, açamayayım gözlerimi, boğazı yine o nağmelerin süslediğince hayal edeyim, boğaza karşı... sadece tek tük vapur düdükleirni duyasım geliyor. bazen de vapurda martıları izleyerek dinlemek istiyorum...
şarkı içimde kah bir hüznü doğuruyor, kah sevinci, bazen deli taylar gibi oluyorum, bazen suskun ve yorgun... hiç bilmediğim bir burukluğa gömüldüğüm de oluyor. merak ediyorum, şarkılar neden hep sevgiliye yazılıyor? acaba dünyada sevmekten başka değer verilen birşey yok mu? var aslında, ama kimse sevgilinin dışında birşey için yazılmış şarkıları doyasıya dinlemke istemiyor... çünkü insanlar en büyük yarayı sevdikleirnden alıyor galiba...öyle ya sevediğinin yaptığından ne yara alasın ki... ama kimisi sevdiği için aşk şarkıları dinliyor, kimisi de yandığı için aşk şarkıları yazıyor. ama kimse aşk nedir bilmiyor. çünkü herkes kendi içndekinin sözüm ona aşk olduğunu zannediyor. ve yaşadığı şeye aşk diyor kendi içinde. içindeki duygunun adını kulağına aşk şarkılarıyla okuyor.
bense şarkıya aşık oluyorum, nedendir bilmem, içimde büyüttüğüme şarkılar yazamaıyorum yada yazıp beğendiremiorum...iyisi mi diyorum ben şarkıları dinleyeyim, sense şarkılarda beni dinle...ben bir şarkının elinden tutup boğaza salıveriyorum kendimi, boğaz bir vapur olup bnden geçiyor, kendimi kendi karanlığımda beyhude oyalanlımş buluyorum... kendinde labirent olmuş bir duygu yığının içerisinde, sözlerimi muammalara satıyor, saçmalıyorum...
yüksek bir tepede bir başıma olasım geliyorü hiç durmaksızın o esteyi dinleyiversem, hatta bazen daha kısa olsa da bu şarkı bi kaç kere daha fazladan dinleyebilsem diyorum. rüzgar yüzümü yalayıp geçiversin ama kulaklarıma dokunmasın istiorum. göz kapakalrıma ise olabildiğince kuvvetli çarpsın, açamayayım gözlerimi, boğazı yine o nağmelerin süslediğince hayal edeyim, boğaza karşı... sadece tek tük vapur düdükleirni duyasım geliyor. bazen de vapurda martıları izleyerek dinlemek istiyorum...
şarkı içimde kah bir hüznü doğuruyor, kah sevinci, bazen deli taylar gibi oluyorum, bazen suskun ve yorgun... hiç bilmediğim bir burukluğa gömüldüğüm de oluyor. merak ediyorum, şarkılar neden hep sevgiliye yazılıyor? acaba dünyada sevmekten başka değer verilen birşey yok mu? var aslında, ama kimse sevgilinin dışında birşey için yazılmış şarkıları doyasıya dinlemke istemiyor... çünkü insanlar en büyük yarayı sevdikleirnden alıyor galiba...öyle ya sevediğinin yaptığından ne yara alasın ki... ama kimisi sevdiği için aşk şarkıları dinliyor, kimisi de yandığı için aşk şarkıları yazıyor. ama kimse aşk nedir bilmiyor. çünkü herkes kendi içndekinin sözüm ona aşk olduğunu zannediyor. ve yaşadığı şeye aşk diyor kendi içinde. içindeki duygunun adını kulağına aşk şarkılarıyla okuyor.
bense şarkıya aşık oluyorum, nedendir bilmem, içimde büyüttüğüme şarkılar yazamaıyorum yada yazıp beğendiremiorum...iyisi mi diyorum ben şarkıları dinleyeyim, sense şarkılarda beni dinle...ben bir şarkının elinden tutup boğaza salıveriyorum kendimi, boğaz bir vapur olup bnden geçiyor, kendimi kendi karanlığımda beyhude oyalanlımş buluyorum... kendinde labirent olmuş bir duygu yığının içerisinde, sözlerimi muammalara satıyor, saçmalıyorum...